Thursday, December 27, 2007

10 günden az kaldı keyifli olmaya çalışıyorum ama o kadar zor ki.

Tuesday, December 11, 2007

EASTERN PROMISES
Yine kanlı bir David Kronenberg filmi ; ama bu kadar güzel olacağını tahmin etmemiştim. Bu kadar dehşet sahnesi var ama yine de rahatsız edici değil. Viggo inanılmaz, o nasıl bir havalı olmaktır böyle birşey görmedim. Bir sahnede hamamda çırılçıplak yerlerde yuvarlanmasına rağmen , karizmasından hiç ödün vermedi gerçekten. Filmde karakterler çok yerine oturmuş yani her karakter zaten bu rol için kafanızda canlanması gereken karakter çok acayip. Sadece bir şeye brz sinir oldum filmde tek bir Türk karakter kullanılmış o da hafif geri zekalı bir çocuk. Zaten cast e baktığımızda da çocuğun gerçekte Türk olmadığını görüyoruz. Filmde 2 çift Türkçe söz geçiyor. " Sakin ol" ve "Hadi canım,hadi canım". Belki gitmek isteyenler vardır o yüzden daha da çokanlatmıyım ama herkes görmeli. Hiçbir şey olmasa Viggo için gidilmeli. Ben Aragorn halinden pek hoşlanmasam da Nikolai hali çok başka .

Tuesday, November 27, 2007

bdwqbd nsk
haftasonun istanbulda geçirme fikrine bayılıyorum.meşhur istinye parkta sandalye bakmam gerektiği için oraya gittim hem de pazar günü o nasıl bir kalabalıktır ve o nasıl büyük bir yer. aslında güzel ama kalabalıkken asla diil. yani çok fazla mağaza ve çok fazla restoran var. go mongo bile var ya o çok harika. le pain quatidient, house cafe fln falan çok fazla.

ama asıl en güzel kısmı murat ın doğumgünü için cumartesi akşamı gittiğimiz OTTO ydu. Bilgi Üniversitesi kampüsünün içinde Santralistanbul'un orası. nedense o bina bana Paris'te ki Centre Pompideu'yu hatırlattı. aslında yediğim yemeği sevmesem direk soğurdum mekandan ama İstiridye sosu mantarlı steak çok lezizdi. Bir de İsatnbul'da fındıklı votka diye bir şey meşhur olmuş herkes ondan bahssediyordu. Bence Starbucks'ın fındık şurubunu votka şişesine koyup çalkalamışlar. Fındık hiç sevmem ben ama shut bardaklarında 5,6 derken gidiverdi anlamadım. Sonra Portecho çıktı. Ankaraya çok gelmelerine rağmen ben hiç gitmemiştim ama baya eğlencelilermiş.


Thursday, November 22, 2007

tomorrow never dies


geçmiş ama koymakta fayda var.

postun başlığının konuyla bir alaksı yok hatta başlığın hiçbirşeyle bir alakası yok.

eski postların birinde ayakkabı hastalığının ne kadar ciddi olduğunu sormuştum galiba. valla ben de durum ciddiyetini koruyor. hiç tavsiye etmiyorum.

"İyi Adamlar" isimli mafya kitabını okuyorum hiç fena değil. Bi de josh hartnett lı vampir filmine gittim istek üzerine ama bi çok sahnede gözüm kapalıydı. küçükken böyle filmelere daha dayanıklıydım şimdi niye böyle korkuyorum anlamıyorum. insan yaşlandıkça çocuk hallerine dönermiş ya ben başkalarının çocuk hallerine dönüyorum sanki benim çocukluğum böyle değildi. ama zaten bu yaşta da yaşlanmak olur mu canım.

Tuesday, October 30, 2007

yes i like
no i don't like
- Kylie Minogue'un yeni şarkısı adı 2 hearts olabilir. Ben beğendim baya.


- YAŞAMIN KIYISINDA çok çok orjinal bulmadım ama yine de beğendim denebilir.


Ama bir de şunlar var ki
- I could never be your woman nam-ı diğer Kadının Olamam. Keşke kadını olmasaymış da bu film olmasaymış.


- Dodge yeni bir cip çıkarmış NITRO adı. yollarda çok saçma birşey geziyor da dikkatimi çekti halbu ki nerde o eski DODGE LAR. Ama haksız mıyım şuna bakın:



Monday, October 22, 2007

hiç sıkılmadığım şarkılardan (parçalardan) biri

hangisini demeliyim?

Thursday, October 18, 2007

let me ask you something
son zamanlarda cevaplarını merak ettiğim sorular
  • Sabahları arabanın içinde "Modern Sabahlar" şarkısını söylerken ne kadar komik gözüküyorum?
  • Stardust'daki eşcinsel korsan rolü için Robert De Niro kaç para aldı?
  • Onun gibi bir oyuncu olmak için kaç fırın ekmek yemek lazım? Başarılı olmak için yediğimiz fırınlarca ekmek kilo yapar mı?
  • Bu Britney Spears'ın sonu nolucak?
  • Ayakkabı hastalığı ne kadar ciddi bir hastalık? Buna henüz tutulmuş sayılmam di mi?
  • Şahika karakteri gerçek olabilir mi? Öyle birini tanıyan varsa tanışmam mümkün mü?
Şimdilik bunlar kafamı meşgul ediyor. Ama biran önce şu quizleri okumam lazım. o yüzden artık biraz da bunları başkaları düşünsün.

Tuesday, October 09, 2007

HABIT
biraz önce farkettim ki. aylar önce yazıp da silindiğini sandığım uzun post meğer taslak olarak kaydedilmiş. şimdi onu okudum baya da depresif bi post muş.
Geçen haftaki raporlu evde yatma döneminde digitürk ün bütün saçmasapan programlarını, nerdeyse amatör denecek filmlerini seyretme vakti buldum. Bunlardan biri PHAT GIRLZ filmi; oldukça toplu siyahi bir kadının, kilolu insanların da başarılı, güzel, mutlu, yakışıklı bir sevgilisi olabileceğini kanıtlamasını anlatıyordu. Nedense en çok aklımda kalan bu olmuş hatta bu kadıncağız THICK MADAME adlı bir giyim şirketi kurarak başarılı oldu. AA amma etkilenmişim filmden çaktırmadan.

Google'da bir şey yazıp ilk çıkan resimleri merak ediyorum. Hemen herkese de göstereyim . "SHOE" yazıp grafiklerde aratınca şu resim çıkıyor, ilginç di mi?


Bu arada acaba bir oldies party için tanıdığı iyi bir dj olan biri var mı ?

Monday, September 10, 2007

YOOOOOK
2. bodrum sefası da sona erdi. Sait'in ahtopotunu, hekimköyün denizini, deniz kenarında mojito içmeyi çok özleyeceğim. Döndükten sonra iznimin bir kısmını ablamla tembellik yaparak geçirdikten sonra bugün okula döndüm.Ne zor geliyormuş. Şu an kafamda sürekli bu master ı bırakma fikirleri dolaşıyor.Geçer heralde..

Bu ipodların belirli bir ömrü mü var acaba neden sürekli bozuluyor? Son numarası kapanmamaktı, pili bitene kadar beklemek zorunda kaldım. Bakalım daha neler çıkartacak?
I NOW PRONOUNCE YOU CHUCK&LARRY ye gittim dün. Adam Sandler'ı zaten çok severim, dobi Kevin James de gayet tatlı. Gitmeden önce yorumları okudum vay efendim gülmekten kırılanlar, karınlarına ağrı girenler. Olmamış diyorum ben mahalesef. Artık yeni espri üretilemiyor galiba bu yuzden ben çok üzülüyorum. En son hangi komedi filmde gülmekten karnıma ağrılar girdi hatırlamıyorum. Ya da belki de artık Hollywood bu işi bırakmalı. Ne biliyim Koreliler fln çeksin brz da komedi filmi. Değişik şeyler olsun yani.

Friday, August 24, 2007

strange-stranger-ben-kim-ne?
bugün şunu farkettim. avrupaya veya amerikaya mastera gitmememin en büyük sebebi the doors - people are strange şarkısının bilinçaltımda değişik korkular yaratmış olması.

People are strange, when you're a stranger
Faces look ugly when you're alone
Women seem wicked, when you're unwanted
Streets are uneven, when you're down
When you're strange- faces come out of the rain (rain, rain)
When you're strange- no one remembers your name
When you're strange, when you're strange, when you're str-ange

Thursday, August 23, 2007

kötü post
inanılır gibi değil. biraz önce tam bir sayfa yazı yazdım buraya ve yanlıslıkla hepsini sildim. ama yine yazarım.zaten canım yazmak istiyordu. hafif depresif post umuz başlıyor bu durumda. kafam karışıyor. aslında "confused" kelimesi tam anlamıyla yani kafam karışıktan daha iyi oluyor durumuma.ya da bilmiyorum yerine "je ne sais pas" demek istiyorum.işte yine başladım di mi? tez konum değişti 2 senenin sonunda, çünkü yaptığımız şey beklediğimiz sonuçları vermedi. yeni bir tez konusu deneyelim dedik,onun için de makinaların kapasiteleri yetmedi. baya zor durumdayım. şeytan diyor çek git master fln düşünme artık. ama olmuyor işte emeklere de yazık oluyor bu zamana kadarki. şöyle bir ruh hali bu dondurma yiyince brz olsun düzelen ama dondurma biter bitmez aynı hislerin geri döndüğü.
sinemaya gideyim diyorum ama onda da güzel film yok. kitap okuyorum, müzik dinliyorum, spora gidiyorum ama hiçbir şey yetmiyor. tv izleyemiyorum, çünkü comedymax in yeni dizilerine gülemiyorum. şu şarkıyı dinliyorum nedense :

Monday, August 20, 2007

only the lonely

Friday, August 10, 2007

08.08.2007
3 gün 3 gece kutlasam da yine de bitiyor işte doğumgünü. Ben gerçekten baya önemsiyorum galiba doğumgünlerini ve bitince de üzüüyorum. Şaka maka 23 yaşına gelmek de pek hoş değil aslında. 30a ne kalmış ki???
Kutlamalar 1. gün kız arkadaşlarla tam bir girls night : mojito - yemek - haagen dasz(kahveli dondurma) - bien.
2. gün kız erkek karışık arkadaşlar yemek
şöle bi ördek:

3. gün aile ve yemek
ama tabiki en sevdiğim kısmı bir sürü hediye paketi.
her hediyeyi seviyorum büyük küçük hiç farketmez.
neyse kutlamalar bir yana nadide şehrimizdeki su sıkıntısı artık epey sinir bozmaya başladı. yarından sonra suların kesilmeyeceği söyleniyor ancak bir yandan da bazı insanlar yeni akacak suyu 3 gün kesinlikle kullanmamak gerektiğini tembihliyor. kime neyi inanacağımızı şaşırdık.

Monday, July 23, 2007

bdrm
4 günlük bodrum tatilinin ardından ankaraya dönüp adapte olamayınca bir post bile yazamadım.şu anda da seçim şoku var üzerimde bu yüzden çok da sevimli bir post olamıcak sanırım.

ben kendimi bildim bileli her yaz sevgili tatil beldemiz marmarise giderdik.Önce babaannemlerin evi ve sonrasında içmelerdeki şirin evimiz.ama ben orda hep bi "ara yaş grubu"nda kalırdım büyükler benden 5 yaş büyüktü ve beni yanlarında götürmezlerdi.küçükler benden 5 yaş küçüktü ben de onlarla saklambaç oynamak istemezdim. 2 tane arkadaşım vardı sabah akşam onlarla takılırdık.e tabi yaş ilerledikçe kendi arkadaşlarımla tatil yapma isteği arttı. ebruyla beraber bizim yazlığa gelip ilginç ilginç olaylar yaşamaya başladık. sürat teknesiyle açılıp fırtına kalmak ve kurtarma ekiplerinin bizi aramaya çıkması, su kayağı maceraları gibi..lise son biter bitmezse kızlarka bodruma gitmeye başladık.süper zamanlardı. bütün gün evde uyuz uyuz yatıp yemek dondurma yiyip tavla oynamak akşam 5 gibi denize girmek ve gece körfez sonra cafe del mar ' a gitmek..2001-2006 seneleri boyunca aynı şeyi yaptık. ama şimdi herkes başka yerlerde. ben çalışıyorum.tatil zamanları tutmuyor.ne kadar kötü. eskiden 15 gün kalırken şimdi 4 gün kalıp geliyoruz.

bu 4 gün bodrum yine çok güzeldi bu sefer başka insanlarla başka yerler ama çok güzel.dönmek istemiyor insan.

şunun gibi:


Friday, July 06, 2007

bunun gibi

soundtracki güzel kendisi ayrı güzel

Thursday, June 28, 2007

details
Gittiğim konser DEVO konseriydi. South Bank 'de ROYAL FESTIVAL HALL diye bir yerdeydi. Etraf çok kalabalıktı herkes içerden kocaman birasını almış dışarda konseri bekliyordu ama anladığım kadarıyla içerde birden çok salon ve bunlarda farklı farklı konserler vardı. Sıkı bir DEVO hayranıyım desem yalan olur,hatta Devo'nun adını konsere kadar hiç duymamıştım desem de çok doğru olur. Neyse ön grup olarak manyak Japon bir dj çıktı, müziğini yaptı sonra bitince size ve JARVIS COCKER'a teşekkürler dedi ve şu resimde görülen locayı işaret etti. Flaşlı çekemediğimden böyle kötü bir foto oldu ama. 3 kişi oturan locadaki en sağdaki sayın JARVIS COCKER'dır. Sonradan bir baktık ki sahneye arkada "Jarvis Cocker's Meltdown" yazıyor. Yani bu da şöyle birşeymiş bu konserler şu an Jarvis'in seçtiği gruplarmış.Her seferinde başka bir ünlü şarkıcı grupları seçiyormuş. Ayşenaz o gün bana biletini vermeseydi ben de onu göremezdim.Mersi...

Tuesday, June 26, 2007

geri dönmek



yurudum



yedim



dinledim



polo maçı ve sonrası partiye gittim insanlara şaştım kaldım

Tuesday, June 12, 2007

rufus
hic bole bi konser kaydı izlememiştim. çok harika.

Thursday, June 07, 2007

bu arada sevgili ipkis bana viyandan müthiş ufacık kibritler getirmiş. tabi bir de super turuncu kolye. thank u ipkis.
tık tık
şu an odamda bir öğrenci make-up sınavı alırken ben tıkır tıkır keyboard sesi çıkardığım için benden nefret ediyor muhtemelen die düşünürken bir anda AMAN TANRIM boynunu çıtlattı...artık rahat rahat tıkırdatabilirim ben de o zmn keyboard umu..

Friday, June 01, 2007

kütkütkütküt

şu an çok heyecanlıyım çünkü ROCKN COKE a Franz Ferdinand ve Manic Street Preachers geldiğini duydum. 2'si de 2 eylülde çıkıyor. Olley. İşallah bi terslik çıkmaz gidebilirim. Hatta isteyen kimse için bi terslik çıkmasın bi daha 2sini birarada nerde görücez.

Wednesday, May 30, 2007

nerdeyim
ne kadar uzun süre kaybolmuşum farkında değilim. ne yaptım ki?
evet farklı olarak bu aralar fazla çalıştım. öğrencilerin attendance larını hesaplamaktan, ödevlerini okumaya, deney yapmaktan, tez yazamamaya,
yemek yemekten ne kadar daha çok erik-kiraz-karpuz yiyebilirim düşüncesine.
- sinemaya bile gidememişim kaç gündür. ama yine de evde HOTEL RWANDA izledim kesinlikle film tavsiyelerinde en üst sıralarda yerini aldı.
- Bol bol Oliver's Twist izledim 100 kere daha hayran kaldım.
- öznur gitmişti,ebru gitmişti çok yalnızdım geldiler,geçti.
- ingiltere vizesi aldım gitmeme 15 gün kaldı, para biriktirecektim gidene kadar ama o da olmadı. (giderken çıtır leblebi götürmeyi unutmamalıyım)
- annemle çok vakit geçirdim.bazen insana en iyi gelen şeyin o olduğuna karar verdim.

Wednesday, May 09, 2007

yineyenidennezaman

dayanamadım yine gittim deniz görmeye

JACK DANIEL'S® STEAK
"Bu tatlı ama aynı zamanda baharatlı çok özel Jack Daniel's® sosumuzla hazırlanmış dana bifteğini çok seveceksiniz.340 gr. of choice of aged beef chargrilled with our super special Jack Daniel's® sauce."
yedim
bu fotoyu çektim.reklam gibi oldu ama burayı çok sevdim.bebek'de. çok güzel bir balkonu var. öğle saati yer bulmak çok zor. deniz tam karşında. yemekler şahane.

gittiğim heryerden yeni kibritler aldım. kibrit koleksiyonum gitgite artıyor. ama sadece gittiğim yerlerinkini alıyorum. o yuzden başkalarından almak kabul edilmiyor.
şenlikler başlamış.döner ve erik yedim geldim sadece. eskiden etraftaki herkesi tanıyorken şimdi kimseyi tanımamak çok kötü.

Thursday, May 03, 2007

till the end of time
takıldım farkındayım ama kafalarda canlanmasına biraz daha yardımcı olmak adına. ayşenaz şarkı senin için geliyor alkışlar da DEVOTCHKA için.

Wednesday, May 02, 2007

saat 13:21
peki ya bu pastalar? "kalp" şeklini sevmem aslında ama bunlar çok güzeldi. ne kadar lezzetli olduğunu anlatamam. pastaların etrafındaki şey "marzipan" yani "şeker hamuru" ya da sanırım "badem ezmesi hamuru" da deniyor. Onu bu hale getirmek ayrı bir ustalık hatta ayrı bir güç gerektiriyormuş çünkü yoğurulması hiç de kolay olmayan bir hamurmuş. ve bu pastanın etrafı ve içi katkısız o yuzden bu kadar lezzetli. turta'ya teşekürler..


i just don't know what to do with myself.



Monday, April 30, 2007

little miss sunshine

ben çok sevdim hem de çok.

Tuesday, April 24, 2007

tatiltatilyine tatil
bu tatil istanbul yine çok iyi geldi. ama geldiğimde tatsız haberler duymasam keşke.ama hiçbir zaman herşey çok güzel olmaz zaten di mi?
istanbul'da neler yaptım:
asmalı mescitte bi meyhaneye sorasında roxy'e gittim bir gün.
daha önce bahsetmiş olabilirim Suadiye'deki GOMONGO isimli Moğol restoranına gittik gerçekten harika bir yer.açık büdefen pişmemiş halde etlerinizi ve sebzelerinizi seçiyorsunuz.sonrasında başka bir tabağa noodle ınızı koyup sos ve baharatlarınızı seçip şefe teslim ediyorsunuz. pişince üstünde isminiz yazılı yemekler önünüze geliyor.yemeğinizi tamamen kendiniz seçtiğiniz için güzel olmuşsa da kötü olmuşsa da sizin marifetiniz.sınırsız seçeneğiyle her seferinde başka şeyler hazırlayıp bir sürü değişik tat tadabiliyorsunuz..mmmm...tabi 1 hafta önceden rezervasyon şart.
kanyondaki "le pain qoutudient" da şöle bir yer:


fransız sokağında oturduğumuz terastan şöyle birşey gözüküyordu bayıldım:

Friday, April 20, 2007

out of time

Thursday, April 19, 2007

FİL


izlediğim en değişik filmlerden biriydi: ELEPHANT. GUS VAN SANT; daha güzel bir isim olabilir mi bir yönetmen için. lisede okuyan 2 gencin cinnet geçirmesini anlatıyor diyebiliriz.babamın bu film çok yavaş ilerliyor diye söylenmelerine rağmen sonuna kadar izlemelerini sağladım ev halkının. evet biraz öyleydi, bir kişinin yürüyüşünü hiçbir olay olmamasına rağmen 5 dk boyunca izleyebiliyorduk bu filmde ama gerek çalan müzikler olsun gerekse aynı olayı başka kişiler tarafından tekrar tekrar yaşatması olsun güzeldi bence. virginia tech. olayına yakın birşey aslında. off ne korkunç birşey ya söylemeden geçemeyeceğim.
bugün vücut yağ-kas oranlarımı fln ölçtüler yağım kilom çok azmış hiç sağlıklı değilmişim olur mu öyle şey ya..kas oranını da arttırıcakmışız hadi bakalım neler gelecek başıma.

Tuesday, April 17, 2007

saçmasapan
bu blog şeysi nie bir anda türkçeye dönüştü anlamadım. bugün alakasız konulardan bahsetmeye karar verdim.
1. yolda brett anderson-love is dead adlı parçayı dinledim. üzdü beni nedense.dead mi?
2. amy winehouse-back to black. hmm i like...
3. telefonumu duymayıp herkesi panik yapmak kötü bir şeymiş. yakında yalancı çoban gibi olacağımdan korkuyorum. bu sefer gerçekten birşey olacak ama telefonunu duymuyordur diye kimse önemsemeyecek.
4. ankaradaki gece kluplerinde erkeklerin takım elbise giymesinin sebebi nedir? biri bana bunu açıklar mı?

Tuesday, April 10, 2007

bu post başka post
6 nisan fotolorıyla ilgili sıkıntılarım var yeterince bulamıyorum. kimin çektiğini bilmiyorum. çekenler bana göndermemekte ısrar ediyor.çok zor durumdayım çook. hele 7 nisan o daha da önemli. insan bir ev partisinde 03.30a kadar dans eder mi?anladım ki bu da kandaki alkol seviyesine bağlıymış. peki ya o sadece 2 votkaysa? o da J'ye yeter de artarmış.
6 nisan saat 19.55 J eve yeni girer. 20.15 kapı çalar dı dı dı dın.. boğazım kurumaya başlar karnıma ağrılar girer. 21.00 rahatladım ve acıktım. 21.45 ev 36 kişi.
7 nisan saat 21.30 "ben ne içmeliyim?" 22.30-... "aman tanrım hoşgeldiniz" " bu çiçekler ne kadar güzel" "hadi artık benim ipodumdan çalın disco 2000da dansedeceğiz biz" "sanırım artık dansetmekten başım dönüyor" "mikrofonu istiyorum şarkı söyleyeceğim"..... " ne aspava mı istediniz?hani nerde?". zzzzzzzzzzzzzzzzz

Tuesday, April 03, 2007

ring
cuma gününden itibaren bir yüzüğüm daha olacak sağ parmağımda heycanlıyım hem de çok.nişanlı mı olacağım gerçekten???hayatımda hızlı değişiklikler oluyor çok garip.

C kalp B B kalp C

Monday, April 02, 2007

women-men??
bi değişiklik yapayım dedim nasıl olmuş?
hiçbir zaman tam bir kız gibi düşünmediğimi biliyordum ama seçkinin blogundaki testin sonuçları kadar da olacağımı beklemiyordum.
test eğlenceli baya http://www.bbc.co.uk/science/humanbody/sex/add_user.shtml
adresinden herkes ulaşabilir hadi 25% erkek çıkan tek kızın ben olmadığımı söyleyin.


yatak çok güzel değil mi?kutluyorum sayın designerı.

Monday, March 26, 2007

zaten klostrofobim de var bunu yenmem lazım. hazır boş vaktim de varken diyorsanız:

http://www.fasco-csc.com/index_e.php

Monday, March 19, 2007

THIS IS SPARTA!!!!!
pazar aksamı olunca sinema da pek şahane oluyor. hele gitmek istediğim bir film de varsa tadından yenmez valla.

iste sonunda merak ettiğim 300 veya 300 Spartalı gelmiş. Bu tip filmler yani savaş filmeleri çok çekilmeye başladı ama bunun çekimleri hepsinden farklı hafif Sin City tarzıyla çekilmiş olan film bence gerçekten güzeldi.

Gerard Butler (Leonidas)'ın fragmanda da olan "This is Sparta" bağrışının resmini koymak isterdim aslında ama bulamadım mahalesef. Nedense o sahneden feci etkilendim. Hadi j sparta için savaşıyorsun deseler belki gidebilirdim o sırada. Frank Miller'ın çizgi romanını okumamış olsam da filmden epey memnun çıktım.


bu solda gördüğünüz gerçek Leonidas'ın heykeli.
aşağıda gördüğünüz ise filmde izlediğimiz Leonidas yani Gerard Butler. Ne hale getirmişker di mi adamı? ama 2 hali de yeterince karizmatik isn't it??



Saturday, March 17, 2007

çok yer, birşeyler

Ankara'da yeni açılan restoranlara gitmezsem rahatsız oluyorum.genelde hüsrana uğruyorum ama olsun denememekten iyi. Son deneyimlerim şöle. Önce Angelo'yu denedik:

evet en sevdiğim şeyi ekmekleri oldu. poğaça(böle yazıldığından emin değilim, her kantinde farklı yazar) gibiydi çok lezzetli ama yemekler için pek yorum yapmayacağım. ortam da sanırım pek benlik değildi bole büyük avizeler fln ben bunalıyorum.

gelelim dünkü deneyimize. arjantin caddesiyle gop'u bağlayan aslında güzel bi sokak olan filistin caddesinde bi sürü bir yerler açılmış. bunlardan bir tanesi koca bir bina olan home store.neyse mağazanın üst katı ve en alt katı karın doyurmaya ayrılmış. üst katta Şayeste diye bir Osmanlı mutfağı restoranı alt katta ise Big Chefs var. Ama konumuz cafe olan Big Chefs.


ben burayı sevdim yani belki keşke başka bir yerde olsaydı ama masaya gelen herşey güzeldi. gazete şeklindeki menu de fena olmamıştı yani.(yine fikrimi çalmış birileri hep böyle oluyor).resimdeki camekanlı bölgede tartaletler, cheese cakeler, yani hepsini yemek istiyorum tatlıları vardı.

bir de tabi söylemeden olmaz gözlük takmaya başladım. kısa sürecek biliyorum 2 haftacık ama zor birşey. allahtan B de takıyor. 2mizinki de siyah çerçeveli beraberken çok komik gözüküyoruz.napalım sağlık bu ... işte tam annem oldum bu lafı söylerken.

Friday, March 09, 2007

neler oldu
uzak kalınca yazacak şeyler birikiyor. ama o zamanda okulda çalışmam gereken zamanları blog yazarak geçiriyorum olmaz ki...
Çok alakasız konular hakkında diyeceklerim var aslında; birincisi Audrey Hepburn. B'ye Ikea'dan aldığımız bu tabloya her seferinde bayılıyorum. Düşününce ne kadar ilginç bir şey. Dünyanın hiçbir yerinde kimse üzerinde benim resmim olan bir tabloyu salonuna asmayacak ama biz bizden haberi bile olmayan birinin resmini asıyoruz. ama bu kadar da güzel olunmaz ki:












Havalar o kadar güzel ki böyleyken ODTÜ'yü gerçekten seviyorum. Yemek yiyeceğimiz yerlere yürüyerek gitmeyi çok özlemişim, arabaya binmekten ne kadar sıkılmışım meğer. Aslında benden 2 yaş büyük olup öğrencilerimden biri olan sevgili arkadaşım Can'la kortlarda dondurma yiyip üstüne squash oynamaya, saçma fotoğraflar çekmeye 1 30da biten öğle arasını 2ye kadar uzatmaya başladık bu sıcak hava pek iyi gelmedi bize.











dün odama geldiğimde masamda defterlerin üzerinde bir karanfil buldum. Üzerinde bir post-it ve "Dünya kadınlar gününüz kutlu olsun. Bölüm Başkanlığı" hoşuma gitti galiba..

Çok çalışmam lazım.Teze başlamam lazım.Dersleri daha yavaş anlatmam lazım.Seneye hayatımın tamamen değişeceğini bilmem lazım bunun için birşeyler yapmam lazım.Eskiden uzak gözüken şeylerin artık yakın olduğunu bilmem lazım.Hava muhalefetleri sebebiyle sıcak kahvelerden soğuklara geçiş yapmam lazım. Ve evet artık dekorasyan dergileri almaya başlamam lazım.....

Veeee sonunda LONDON biletim hazır. Martta gelioyorsunuz ama Haziran'a kadar beni tekrar özlersiniz di mi?
Bir de beni businessa upgrade eden THY çalışanlarına burdan teşekkürlerimi sunarım.

"Terence Trent D'Arby - Delicate" dinlenmesi gereken şarkılara ekleyiniz.

Thursday, February 22, 2007

Wednesday Bloody Wednesday









Amistad'da hayran olduğum adama yani Djimon Hounsou'ya bu filmde bir kere daha ve Titanic faciasından sonraki filmlerinde beni feci şaşırtan Leonardo'ya gerçekten bayıldım. Sinema eleştirmeni sayılmam ama baya çok film izlerim çoğunu 1 hafta içinde unuturum tekrar izlediğimde yeniden izlemiş gibi olurum. Dün BLOOD DIAMOND a sanırım vizyondan kalkmak üzereyken gittim ama iyiki gitmişim baya beğendim. O adamı zaten unutmam mümkün değildi Amistad'dan sonra ama onun oynadığını bilmeden girdim ve sonra çok sevindim. Ve kesinlikle tekrar söylüyorum Leonardo kendini inanılmaz geliştiren bir oyuncu ne kadar seneler önce bebek suratıyla dalga geçsem de dün bir kere daha baya iyi bir oyuncu olduğuna karar verdim. Filmde sadece Jennifer Connely'den pek hoşlandığımı söyleyemeyeceğim. Her filmde bunu yapıyorlar eğer bir tek kadın karakter koyacaklarsa o kadının bütün özellikleri "AŞIRI" oluyor. Aşırı cesur, aşırı iyi kalpli, aşırı zayıf,aşırı güçlu falan filan..
Sonuç şudur ki BLOOD DIAMOND'a gidilsin.. Yüzükler çıkarılsın ya da geçmişi araştırılsın. "yok canım bu onlardan değil, B öyle şey yapmaz..."

Thursday, February 15, 2007

a dancer for money
sabah bu şarkıyı dinledim bi mutlu oldum hatırladığıma. hadi herkes hatırlasın..
"Deutschmarks or dollars
American express will nicely thank you"
peki danseden zenci küçük çocuk neye küsüyor? ama gotik hava fln hoş aslında..

Tuesday, February 06, 2007

kötü şeyler oldu.. çok zor..

Tuesday, January 30, 2007

haftasonu harikası



ve tabi şiş bir diz ve ağrıyan bir vücut... her tarafım ağrıyooooo.....

öznurcan bugün avukatlık yemini ediyor. Ben de yemin ediyorum tanıdığım en iyi avukat ssen olacaksın öznürcum.

Friday, January 26, 2007

biraz once gerçekten korkunç bir şey okudum. Çin'de şöyle bir çete yakalanmış:
bu çete elemanları bazı ailelerden kızlarını bir çeşit başlık parasıyla alıyorlarmış.Önce bu kızları bir şekilde öldürüyorlarmış ve öbür dünyada yalnız kalmamaları için ölmüş bekar erkeklerin ailelerine satıyorlarmış. neler oluyor dünyada, insanlar neden bu hale geldi, neden bu kadar kolay birilerini öldürmek.. haberin devamını burdan okuyabilirsiniz:
http://www.timesonline.co.uk/article/0,,3-2566549,00.html

Monday, January 22, 2007

what's next?
gercekten de çok disco disco bir geceydi. önce quick china'da dünyanın en kötü sushi tabağını sipariş ettik ve yiyemedik. sonra tequila sonra bien, tres bien.. sonra 51 promil ve sonra disco disco ve saatlerce dans ettik gerçekten saatlerce. uzun zamandır dansetmemişim. grup öznur a bir happy birthday şarkısı bile söyledi. hatta ısrarlarımıza dayanamayan dj bizim için bir "disco 2000" bile çaldı. gecenin sonu da aspava hem de 4 te. bu artık bana birkaç ay yeter o kadar yoruldum ki. yaşlanmışım işte malesef..


dün çılgınca americano oynayıp paraları kazandıktan sonra 2 yıldır ilk defa bowling oynadım. baya eğlenceliymiş unutmuşum.

Friday, January 19, 2007

disco disco
rahatlık fazla geldi biraz. bu gece uzun zamandan sonra manhattan a gideceğim cuma günlerinin eğlenceli grubunu bir de ben dinleyeceğim çünkü bugün öznurun doğum günü. İyiki doğdun öznur.
istanbul maceraları geçirdim 2 tane. bir tanesinde aynı gün içinde uçup geldim tek başıma. hatta havaş otobüsünde bir resim bile çektim.
söylediğim gibi hiç iyi bir fotoğrafçı değilim.ama yeni fotoğrof makinamın gelmesine çok az kaldı. onla güzel birşeyler yapabileceğim umarım.

ikinci istanbul seyahati bir arkadaşımın nişanı için gerçekleşti. bu sefer trenle gittim hem de bir bakıyorsunuz koltuk bir bakıyorsunuz yatak olan trenle. çok güzeldi.
emirganda kahvaltının ve Set Balık'ın ne kadar güzel olduğunu anlatmama gerek yok zaten.

sonuç yine ankaradayım. ama sanırım şunu farkettim ben istanbul'da yaşamayıp keşke istanbul'da yaşasam demeyi seviyorum yani belki de orda yaşamayı o kadar da çok istemiyorum ya da kendimi kandırıyorum...bilemiyorum...
burası kanyon ben burayı her gittiğimde çok beğeniyorum ama soğuk problemine henüz bir çözüm getirememişler.
bir de anlamadığım birşey var ki. telefonla çektiğim resimleri bilgisayarda edit leyemiyorum ama NEDEN? bu resmi de döndüremediğim için yandan bakmalısınız ..
askerdeki seckin ve alper geldi hoşgeldi..
bir de 2 tane super ayakkabı aldım onların resimleri de yakında gelecek.



Thursday, January 18, 2007

dayanılmaz hafiflik
seminerden çıktım şu anda.bi garibim sanki yine ona çalışmam gerekiyor gibi yani tabi bu herkese olur ama bu farklı girmeden önce ilkokuldaki gibi karnıma ağrılar girdi..
gitmem lazım ama devamı gelecek...

Thursday, January 04, 2007

Startal
18 Ocak seminer yaklaştı.uzak kalabilirim buralardan sadece müzik dinleyip çalışabilirim. Ayşenazın hatırlattığı Rufus Wainwright- The One You Love dinleyebilirim. Yeni yıla alışmaya çalışabilirim. Tarihi yanlış atıp düzeltebilirim birçok kez. Tatili bitip bizi bırakıp gidenler için üzülebilirim. Tatilde ne kadar çok yattıysam o kadar çok koşuşturabilirim. İstanbul' a gidebilirim 1 günlüğüne. Görmek isteyip göremediğim ama buna inandıramadığım arkadaşlarımı arayabilirim buluşabilirim onlarla en azından bir kahve içebilirim di mi? Prestij'i bir kere daha izleyebilirim. Sanırım 2007 ye artık başlayabilirim ben de..