Tuesday, December 29, 2009

!!!!!!!!!!!AVATAR!!!!!!!!!!!!!

Tuesday, December 15, 2009

bu da nerden çıktı Van Morrison BROWN EYED GIRL....
Tuna Kiremitçi demişken acaba ADINI SEN KOY filminde benim kaçırdığım bir olaylar oldu mu yoksa film boyunca gerçekten hiçbirşey olmadı mı???
Bir de gelelimmm yeni gözdeme ZUMA'daki kokteyl menusundeki ilk kokteyl adı ASIAN ncjnadcwou içinde passion fruit mu istersin tarçın çubuğu mu mmmmmmm....
Vega çalınca da aklıma geldi bapbapşubapbap hikky de askere gitti belki dönünce okur bu post da ona ithafen olsun.

Friday, December 04, 2009

Boğazım şişeceğine boğazda olsaydım keşke

Wednesday, November 25, 2009

sen ne yüce bir adamsın javier.. mutlu musun penelopeyle?
yoksa sen de aksanına mı kapıldın?
yok ama güzel kadın bence de ama sen daha yeteneklisin merak etme.

Thursday, November 19, 2009

anlamadığım bir şey var. bütün bu erkeklerin ugg botlardan nefret etmesi hatta bununla kalmayıp facebookta ugg botlara küfreden bir adamın videosunu paylaşıp durmaları "NBHJKHHBHB bun begendi" die de altına yorumlar yapmaları o kadar komiğime gidiyor ki. kimsenin bu botların güzel, şık olduğunu savunduğunu sanmıyorum. Dünya tarihinde ilk defa kadınların güzelliğe önem vermeyip "rahata ve sıcacık ayaklara" kavuşmak için giydiği bu botlar neden bu kadar tepki alıyor anlamadım. bunun tek bir açıklaması var bunları yazan insanların hayatlarında bir kere olsun o UGG ları ayağına geçirmemiş olması. bir kere bi giysin de bakalım kış boyunca başka birşey giyebilecek mi? Ha bi de sırf erkekler nefret ediyor diye "Ay evet bence de iğrennnç, herkes de var hayatta giymem" diyen kızlar mevcut.Onlara da cevabım "sen ankara soğuğunda ayakların üşüdüğü için karın ağrıları çekerken, ben dışarda sıcacık ayaklarımla kilometrelerce bile yürüyebileceğim" Banane yahu herkesde varmış, çirkinmiş bilmemneymiş, bir büyük sözü vardır; "SOĞUĞA GÜZELLİK OLMAZ" demişler zamanında ne güzel söylemişler.

Tuesday, October 27, 2009

Yılların "Küçük Yıldız" ına rakip buldum ; "In the sea there is a fish, a fish that has a secret wish"

Tuesday, October 20, 2009

welcome to MIAMI
Aslında gezi yazısı tarzında yazılar yazmayı pek de sevmediğimi farkettim. Ama anlatıcak şeyler var yazmaya karar verdim. Amerika'dan döneli yaklaşık 1 ay oldu aslında ama boş gezenin boş vakti olmazmış tezini 1 kere daha doğrulamış bulunmaktayım. Herneyse koskoca USA'de bu sefer de Miami ve Chicago turu yapmaya karar verdik. Herşey 10 Eylül'de Miami'ye varmamızla başladı. Gitmek çok acılı olmadı; ANK-İST-CHICAGO-MIAMI. Chicago-Miami arası 3 saat olduğundan LA'e varana kadar çektiklerimin yarısını çektik. İst-Chicago uçağında yanımda oturan kadınla saatlerce konuştuk, böylece B'ye de uyuması için rahat bırakmış oldum. CSI Miami'yi izlemey başladığımdan beri gitmek istiyordum Miami'ye. Havaalanı şehir arası çok yakın bayılıyorum öyle yerlere aynen Adana gibi:) South Beach'teki otelimize gitmek için taksiye bindik. Otel bir Philippe Starck oteli olan Mondrian. Deniz kenarında bir otel ama sahil kenarında değil, şehre bakıyor. Her yer beyaz içerdeki sütunlar satranç piyonları gibi. Çalışan herkes çok nazik. Asia de Cuba restoranı otelin lobisi denebilir. Manager'ı da Umut isimli genç bir Türk.



Miami'de yapılacak bir sürü şeyimiz vardı aslında ve toplam 7 günümüz. Otel odası o kadar güzeldi ki ev gibi. Yani birkaç gün kaldıktan sonra artık gitmeliyiz hissi nerdeyse bütün otellerde gelir bana ama burası hiç öyle değildi. Çok mutlu bir oteldi. Concierge 'daki Brezilyalı Reo'nun yardımlarıyla her akşamımıza güzel bir restoranda yemek için yer ayırttık. South Beach'in nerdeyse en ünlü oteli Delano. Bizim otelde onun yan oteli gibi bir şey aslında aynı otel grubu olan Morgans Hotel Group'un 2si de. Delano'daki Blue Door isimli restoran oldukça başarılıydı. Ama benim favorim kesinlikle Lincoln Road'daki Meat Market oldu. Diğerleri gibi feci şık eldivenli garsonların olduğu bir yer değil ama herşey o kadar lezzetli ve sunumlar garsonlar o kadar süper ki en çok orayı beğendim. Miami'de araba kiralamazsanız bir hiçsiniz diyebilirim. Hele bizim gibi Alligator Farm'a gitmek istiyorsanız hiç şansınız yok.

Buraya gidilince bataklıktaki bot turu kesinlikle yapılmalı. Nerdeyse timsahların içine düşüveriyordum. Bir sürü de bataklık suyu yuttum ama yine de süperdi.

B'yle 2 aksam da sinemaya gittik. Orda sinemaya gitmeyi çok seviyorum. Sanırım ara olmadığı için. South Beach tabi ki harika bir yer ama downtown da gezmeye değer bence. Hayatımda bu kadar karışık yolları hiç görmemiştim yalnız. Bir gün bu şehri south beach e bağlayan köprülerden 1inden geçerken inanılmaz evlerin olduğu bir adacık gibi birşey gördük, hadi bir gezelim arabayla dedik. Ama artık evler ne kadar değerli ve oturanlar ne kadar önemliyse bizi adaya dahi almadılar.

Bir gün öğlen 12 sıcağında south beachi kumun üstünden boydan boya yürüdük gerçekten artık gözümden yaş geldi tam 1.30 saat sürdü. Çünki varmaya çalıştığımız Delano'yu kaçırıp tekrar geri döndük. Böylece bütün sahili görmüş oldum ama tangayla paten kayan kızlar ya da Kardashian'lardan 1iya da gençlik dizilerinden fırlamışcasına erkekler göremedim. Sadece üstü çıplak bütün kaslarını göstermek istercesine koşan birkaç orta yaşlı adamcağız gördüm.

Miami alışveriş için çok süper bir yer değil kesinlikle. Zaten sahil yerlerinde insanların özensiz şort ve flip flop la dışarda gezdiklerini de görmek hiç zor değil. Ama illa diyorsan ki birşeyler almak zorundayım. En süper adres Sawgrass Mills Mall. Burası çok çok başarılı ve kocaman bir outlet. Oraya gidilince de PF Changs de yemek yemeden sakın gelmemek lazım. Daha fazla Ayşe Arman laşmadan bu yazıma bir son veriyorum. Belki sonra canım isterse Chicago'yu da anlatırım. "Ben Amerika'dayken" tribinde gibi hissetmezsem kendimi tabi..

Thursday, October 15, 2009

MJ'i çok seviyorum. Hele LOLA yeni ben LOLA..

Tuesday, September 08, 2009

welcome to miami
gidiyorsun bilmediğim uzaklara. aman tanrım bu kro sarkı da nerden geldi aklıma. ama gidiyorum bilmediğim uzaklara gerçekten. biraz daha keşfe çıkıyorum. zamanlama süper bileğim burkuldu 3 haftadır sanırım air cast dedikleri sinir şey ve koltuk değnekleriyleydim. ve 2 gün sonra yollardayım. fizik tedaviye gidiyordum 1 haftadır. ne garip birşeymiş. vakumlu şeyler yapıştırıp elektrik vermeler fln bi garip yani hiç beklemiyordum böyle havalı şeyler. ama herhalde iyi birşeymiş fizik tedavi, %80 iyileşmişim dediklerine göre haydi bakalım.

koltuk değnekli olmam yine de beni durdurmadı ve haftasonu ayşe'nin baby shower ı için istanbula bile gittim. katıldığım ilk baby shower dı. hediyeler, cup cakeler, oyunlar fln. bence bu konsept güzel baya yani hani yabancılardan alınıp da türkiyede uygulanınca bi saçma olur ya bence baby shower öyle değil, baya da akıllıca bir fikir hediyeler açısından, hem de eğlenceli yani baby shower a TR ye uygun etkinliktir onayını verip uğurluyoruz. bir de diaper cake diye birşey varmış bu da eğlenceli birşeydi ama keşke yapan ben olsaydım.

15 gün sonra tekrar ülkemiz sınırlarına girdiğimde bakalım beni neler bekliyor, yine belirsizlik zzamanııııı. herhalde hayatımın yarısı belirsizlikle geçmiş olabilir. acaba ben de bunun bağımlılığı mı var herşey belli ve planlı ilerlediğinde rahatsız oluyorum galiba. evet olabilir bunu bir araştırmak lazım.

Monday, August 31, 2009

ben derim ki oscar lardan birini bu bey alır.

Wednesday, August 19, 2009

ZzZzZz
uykum var. yaklasık 3 haftadır uykum var. erken de yatsam gec de yatsam bi şekilde sürekli uykum var. işin kötüsü gün boyunca var. Havalardan mı olur acaba neden olur?

Wednesday, August 12, 2009

Thursday, July 30, 2009

J M


ne kadaaaar uzak kaldım blog aleminden. geri dönmek üzereydim ama şimdi de bodrum yolları gözüktü. uzak kalınca buralardan yeniden yazmak da zor oluyormuş, eski yazdıklarıma bir baktım da heralde az konuştuğum zamanlar o kadar çok yazıyormuşum. Burda o kadar çok konuşuyorum ki insanlarla yazı yazacak taakatim kalmıyor sanırım. Bakalım bodrum değişmiş mi? adamik e körfeze gidebilecek miyim? bir sürü soru var kafamda. geçen haftaki istanbul seyahatimden çıkan sonuçlar:

- adamikten başka bi yerde sandoz içme
- sigara yasağı demek sokakların tıklım tıkış olması demekmiş.
- asmalı mescit modası hala çok moda
- günaydın kebapçısında sakın yemek yeme
- uçaktan korkuyorum artık

asıl ilginç bir olay daha dün tv de ne göreyim, koskoca sait balıkçısı çıkmış YEMEKTEYİZ programına olur mu hiç yaa yakışır mı??sırf bunun yüzünden bu gittiğimde bodruma sait e gidip gitmemekte kararsızım oldukça.

Wednesday, July 01, 2009

adn
adanayı daha önce görmemiştim hiç, görev sebebiyle gelmek kısmetmiş. yarın dönüyorum evime.. adana dan çıkardığım sonuçlar
1. şehrin içinde etrafı ağaçlıklı o kadar guzel bir baraj golu var ki gercekten hayran kaldım.
2. bağdat caddesinin aynısı bir caddeleri var. strabucks ta kahve içen tipler bile aynı..
3. ünlü bir kolcuoğlu kebapçısı zinciri var ama hepsinin adı farklı hasan kolcuoğlu, şenol kolcuoğlu fln gibi. aile dağılmış birbirine rakipmiş mi olmuş nedir. neyse ben 2 tanesinde yedim kimseyi üzmemek için.
4. bizim ankarada istanbul da yediğimiz adana burdakinin brz daha hafifletilmişi bence burda o kadar kuvvetli bir tadı var ki benim gibi zaten adanayı pek yiyemeyenlerin yemesi mumkun değil.
5. bici bici denilen tatlı megersem meyve ve kar la yapılıyormuş.
6. bir kebapçıda yemege gelinlik ve damatlıkla gelmiş bir çift vardı ve sadece başbaşa yemek yiyorlardı. işin daha da garibi bunu bizim masadan baska garipseyen olmadı.
7. baya tropik görüntülü yerleri var bu şehrin bazı yerleri nerdeyse LA i bile çağrıştırıyor diyebilirim.
8. yemek oldukça ucuz bu şehirde

Tuesday, June 16, 2009

no more bets..
tesekkUrler

Tuesday, June 09, 2009

bu 1 ay 8.30-6...
olsun alıştım bile.

Wednesday, June 03, 2009


FIRST SENSATIONS ÇİLEK RÜYASI bütün gün sakız çiğnemek istiyorum onun yüzünden.

Tuesday, June 02, 2009

when the when the
İstediğim ve planladığım program bozuluca çok fazla moralim bozuluyor, nedense baya bir çöküyorum. Aslında her seferinde böyle şeylere kafamı taktığım için kendime çok kızıyorum yani bir sürü derdi var insanların bunlara nasıl üzülürsün şeklinde ama napıyım engel olamıyorum. Kafayı taktığım şeyler bazen o kadar saçma oluyor ki; mesela heveslendiğim tarihte tatile gidememek, çok istediğim bir işte mutsuz olmak, yemek yaptığımda tarifteki şekilde olması, ya da şekilde olup lezzetinin görünüşü kadar iyi olmaması, çok sevdiğim bir oyuncunun son filminin kötü çıkması, mağazada beğendiğim elbisenin üstümde güzel durmaması, karpuzdan çok iyi anladığımı sanıp eve aldığım karpuzun kötü çıkması, çok güzel geçeceğini düşündüğüm bir gecenin orda uyuyakalmamla son bulması ve daha neler neler.......... ne kadar küçük şeyler yazdıkça utandım gerçekten..

Monday, June 01, 2009

bu arada şimdi gördüm. YES MAN MTV Sinema Ödülleri'nde En İyi Komedi Filmi ödülünü almış.
Dimanche
Pazar gününün boş bir gün olması gerekir, hiçbir şey düşünmeden kafanı boşaltacağın gün. Dün bunu için seçtiğimiz yöntem baya işe yaradı arka arkaya 3 tane hiç kafa çalıştırman gerekmeyen boş film...... bunları şu aynen aşağı koyduğum sırayla izledik.
1. RACHEL GETTING MARRIED


2. YES MAN



3. WEDDING DAZE


Eveeet nasıl üçleme ama. RACHEL GETTING MARRIED la başlayalım bu filmlerin en iyisiydi hatta bence güzel denebilirdi nedense bu kızı seviyorum ben artık. Filmde bağımlılığından kurtulmak için rehabilitasyona giden bir kızın ki bu kız Anne Hathaway, ablası evleniyor ve film dğünden birkaç gün öncesini ve düğün gününü anlatıyor. Anne ( artık sevdiğim için ismiyle hitap ediyorum) rolünde çok iyiydi bence. Best Man rolündeki adamcağız da resmen bir genç George Clooney'di ben çok benzettim.

YES MAN' e gelince.Jim Carrey yine yapmış yapacağını ve yinde bütün yüz mimiklerini ve ses efektlerini kullanabileceği bir filmde oynamış zaten başkası da oynayamazdı bu filmde belki bir de Eddie Murphy yapabilirdi bu abuk hareketleri. İsminden de anlaşılacağı gibi film hayatından çok mutsuz bir adamın bir seminere giderek herşeye "YES" demesini ve bütün hayatının değişmesini anlatıyor. Sonuç olarak YES MAN hiiç izlenmesi gereken bir film değil.

WEDDIND DAZE.. Eminim kimse duymamıştır bu filmi. Zaten orjinal film olmasına rağmen 5 TL ye aldığım için içimde bazı şüphelre vardı. Artık romantik komedinin tavan yaptığı nokta olduğunu düşünüyorum. Ama ne romantik ne de komedi. Aslında 2-3 kere güldüm. Kafa boşaltmak için izlenebilir ama emin değilim birazık insanı salaklaştırıyor da olabilir. Jason Biggs tarzı bir film aslında tam o yüzden karakterler başarılı. Sevgilisi ölen Jason 1 sene kendini toparlayamıyor sonra bir diner daki garson kıza aniden evlenme teklif ediyor kız da kabul ediyor. İşte sonra macera macera üstüne hahaha..............

Acaba sevgili Biletix Depeche Mode paralarımızı iade etmeyi düşünüyor mu? Yoksa zaman geçtikçe nasıl olsa unuturlar taktiğini mi uygulamaya çalışıyor???

Monday, May 18, 2009

FAIRYTALE
eurovizyon sadece türkleri heyecanlandıran birşey diye düşünmüşümdür hep ama bu sene gerek patricia kaas gerekse dita von teese bu fikirlerimi biraz değiştirdi sanki. neyse sonuç olarak DÜM TEK TEK parçasını pek beğenmesem de eurovizyon a uygun olduğunu düşünmüştüm. ama bizdeki şu inanç hiç değişmiyor bence;biraz oryantal biraz ingilizce-türkçe karışımı tamam işte 1. kesin biziz. sonuç olarak ben sadece oylama kısmını izleyebildim gerçek gününde. ama norveç bu kadar farkla kazanınca feci merak ettim parçayı ve şovlarını. şovlarında pek bi numara olmasa da ALEXANDAR RYBAKOV u çok tuttum doğrusu parçayı da gayet iyi buldum yani hakkıyla kazanmış derim ben ama ya izlanda.... o ne feci bi parçadır o nedir ya 2. nasıl oldular anlamadım.



geçen hafta konser için gittiğimde 1 hafta istanbuldaydım, her gun saatlerce yürüyodum, 1 haftalık orayı gezmeye gelmiş turistler gibi. bir arkadaşım istiklalde bi yerden bahsediyordu yemekleri çok güzel fln diye sanırım yeni açılmış adı : SEKİZ. sekiz diye bi yer açmak benim fikrim olduğu için biraz bozuldum aslında. ama o kadar güzel bir yer ki hem mekan hem yemekler harika. Ünlü tavuk zinciri Nando'S un tavuk kanatlarına en yakın lezzetteki kanatları burda yedim ayrıca Vietnam usulü salata ve ekmek dilimleri üstüne guacomole sos ve karides de her kuruşunu hakediyordu.


Bebek'teki Happily Ever After için aynı şeyi söyleyemeyeceğim sanırım. Aslında bence mekan yine güzel yolun ortasında olmanıza rağmen öyle hissetmiyosunuz. ama etraftaki Louis Vuitton çantasında Chihuahua köpeklerini taşıyan Bebek kızları biraz rahatızlık verici. Salatalar güzel, cupcake fena değil...
İstanbul2da 1 hafta boyunca kendimi biraz alışverişe vermişim, gelip de valizi açınca anladım. ama aldığım en güzel parçalardan biri. Remzi Kitabevi nden aldığım NET 425 G isimli yemek kitabı. Yabancı bir kitap fln değil ama fotoğraflar o kadar güzel ki bayıldım kitaba, dün hemen kitaptan 2 deneme yaptım. Çıkardığım sonuç : yemeğin içine beyaz şarap koyun diyorsa, ya hiç koymayın koyacaksanız da sakın kötü bir şarap koymayın. benim yaptığım kötü şarap tadıyordu.

Thursday, May 14, 2009

CANCEL

noldu dave niye yaptın bize bunu hiç anlamadım. fiyasko buna denir galiba.

Tuesday, April 07, 2009

boş gezenin boş vakti olmazmış..

Wednesday, March 11, 2009

hafifliğinden uçuran zeytinyağı markası neydi? olin mi?


hiçbirşey düşünmemenin, yataktan çıkamamanın, adamakıllı kahvaltı etmenin, istediğin saatte spora gitmenin, salak diziler izlemenin, aburcubur yemenin, bir sürü blog okumanın, gündüz film izlemenin, herkes işteyken dışarda neler olup bittiğini görmenin, muffin yapmanın, uydurma yemek yapmanın, kitap okumanın, dergi okumanın, öğle yemeğini istediğin saatte yemenin, temiz hava almak için saatlerce beklememenin dayanılmaz hafifliği içerisindeyim. Hayatımda ilk defa yapacak hiçbirşeyim yok. Okuldan mezun olduğumdan hep çalışmışım, boş olmak ne demek bilmiyordum işte gördüm. Yeni bir işim olana kadar da bu hafiflikte devam. hayır hayır ben bunu aylarca yapamam, hatta 1 hafta oldu ama heran sıkılmaya başlayabilirim.

Friday, March 06, 2009

RR


gittim gordum kate ve leonardo 2lisi bence harika. oyunculuklar cok gerçekçi leonardo birkaç yıldız daha kazandı benden. filmi sevip sevmediğime tam karar veremedim. brz insanı karamsarlaştırıyor. herşey kötüye gidiyor filmde iyi hiçbirşey olmuyor. aslında genel olarak düşününce filmde pek bir olay olmuyor. sanki film bir deneme yazısı gibi hani edebiyat dersinde gösterirlerdi, onların sinir bozucu olanı. ama bir şekilde heralde oyunculuklardan ,sıkılmadım filmde birşeyler götürüyor filmi. kate winslet ın filmdeki bazı elbiseleri çok güzeldi ayrıca. herşey bu kadar sıkıcı mı gerçekten, hayat bu kadar monoton mu, kimse mutlu olduğu işi yapmıyor mu? amaç
sadece para kazanmak mı? çocukların olduğunda hayatın herkesle aynı olmak zorunda mı? işte revolutionary road bu soruların filmi.

Friday, February 27, 2009

üstbaş

bu foto Sienna ve Savannah Miller kardeşlerin markası TWENTY8TWELVE 'in yeni kolleksiyonundan bana burda herzamanaki kıyafetlerden farklı birşey varmış gibi gelmedi bildiğimiz kot beyaz gomlek ya da kot siyah bluz acaba benim göremediğim ama çok havalı birşeyler mi var burda merak ettim...

ThE BlAcK HeArT PrOcEsSiOn - TrOpIcS Of LoVe _____ bu aralar hep onu dinliyorum nedense.

Wednesday, February 25, 2009

yapmak istediğim



Let me take you down, 'cause I'm going to Strawberry Fields.
Nothing is real and nothing to get hung about.
Strawberry Fields forever.

Living is easy with eyes closed, misunderstanding all you see.
It's getting hard to be someone but it all works out.
It doesn't matter much to me.

Let me take you down, 'cause I'm going to Strawberry Fields.
Nothing is real and nothing to get hung about.
Strawberry Fields forever.

No one I think is in my tree, I mean it must be high or low.
That is you can't you know tune in but it's all right.
That is I think it's not too bad.

Let me take you down, 'cause I'm going to Strawberry Fields.
Nothing is real and nothing to get hung about.
Strawberry Fields forever.

Always no sometimes think it's me, but you know I know when it's a dream.
I think, er No, I mean, er Yes but it's all wrong.
That is I think I disagree.

Let me take you down, 'cause I'm going to Strawberry Fields.
Nothing is real and nothing to get hung about.
Strawberry Fields forever.

Monday, February 23, 2009

oscaroscaroscar
Bir Oscar töreni daha geçti. 81..... pazar gunu bir arkadaşımın kafe sine yardım etmeye gittim bu işin hiç de dışardan göründüğü gibi kolay olmadığını 7 saatin sonunda çok iyi anladıktan sonra Bride Wars isimli saçma filmde kendimi buldum sonra da 9.30 da uyuyakaldım tabi ki. o yüzden oscarlar kaçtı tabi. ama o kadar erken yattığım için 6 30 da kalktım ve böylece Sean Penn'i en ii erkek i ve Slumdog Millionaire i en iyi film i alırken yakalayabildim. en önemli 3 ödülden 2sini izledim yani.

Reader ve Milk filmlerini henüz izlemedim ama onun dışındaki ödüllerin oldukça yerinde olduğunu düşünyorum.
Heath Ledger ödül aldığı için çok mutluyum çünkü Joker karakterine hayran kalmıştım.
Eğer ki en iyi kadın ı Anne Hathaway almış olsaydı belki Bride Wars a olan o oynadığı için artardı ama artık hiç hiç şansı yok.
Brangelina çifti ödülsüz döndü, Angelina değil ama Brad Pitt baya baya iyiydi aslında ama yine de Sean Penn demişler, bence de Sean Penn herşeyi hakeder.
Tekrarları izlemeden nasıl bir tören olmuş bilemicem ama bazı fotolardan gördüğüm kadarıyla bir çok kişi gelinlik giymiş, özellikle Penelope Cruz(kendisi güzel o ayrı). Bir tane bile kayda değer elbise yok gibi geldi bana SJP ınki desen o da gelinlik, Natalie Portman ı çok beğendim ama onunda elbise kötü. Heidi Klum galiba geçen seneki elbisesinin bazı taraflarını kesip yine onu giymiş. Kendimi filmden anlamayaıp sadece kıyafetlere takılanlar gibi hissettim ama bgn aklıma geldi "şunu giysem acaba çok mu süslü olur" diye düşünmeyeceğin tek yer Oscar Ödülleri olsa gerek.

Thursday, February 19, 2009

ymek
burda yeni yerler açılmasına bayılıyorum. şimdiye kadar duyduğum 3 güzel restoran var henüz gitmedim. dün henüz açılmamış olan kitchenette e gittim, sanıyorum 2-3 güne açıyolarmış. istanbuldaki leri de severdim ztn ama burası baya hoş olmuş. kocaman bahçesi var yazın daha da güzel olur. neyse burda birşey yok diye üzülenlere gitsin bu post um.

Wednesday, February 18, 2009

EVET EVET EVET BU TURKISH DELIGHT

Türk kahvesi bence dünyanın en güzel kahvesi. ama posriyonu çok küçük, her seferinde daha çok daha çok içmek istiyorum. ben de bugun kahveyi buyuk bir bardaga alıp ustune kaynar su eklemeyi denedim hiç de fena olmadı. tabi bu aynı şekilde cok suyla cezvede de yapılabilir ama benim çözümüm çoktan yapılmış ve kahve finacında sunulmuş kahve için.kıhkıh

not: Türk kahvesi deyince aklıma lokum geldi tabi sonrasında da post un başlığı olan şarkı.

Tuesday, February 17, 2009

RİCY

recep ivedik 2 -- güldüm aslında. eleştrilere de anlam veremiyorum, bu kadar insan eleştiriyorsa sinemada rezervasyon kabul edilmeyen tek film olmayı nasıl başarıyor. Filmin yönetmeniyle de sınıf arkadaşı olduğumdan yine filme gitmeyi borç bildim hiç de pişman değilim.

Cem Yılmaz 'ın çıktığı dünyanın en vasıfsız yarışması olan Var mısın Yok musun? --- Bir insan nasıl bu kadar komik olabilir.

Burda her gün simit yiyorum her yiyişimde de yurtdışında olup simit yiyemeyenlere çok üzülüyorum. Ankara simidi inanılmaz birşey ya. Bence Türklerin bol olduğu her yabancı şehre de bir Simit Dünyası şart. Eğer kimsenin aklına gelmediyse ben Londra'ya açmaya gidiyorum şimdi.

Thursday, January 22, 2009

yardım
windows tutturdu bu windows sahte diye ayol değil laptop ın içinde gelen lisanslı windows işte. Güncelleştirme yap geçer dediler, olmuyor. Ne yapmalıyım yardıma ihtiyacım var..

acaba internet explorer yerine mozilla kullanıyorum diye küsmüş fln olabilir mi?

Wednesday, January 21, 2009

Tanbule
istanbuldan döndüm. bu saç kesme konusunda neden gaza geldim bilmiyorum ama artık bu son noktaydı su an amelie saçlarımla bir süre gezmek zorundayım uzayana kadar yani. hadi saçlarım gösterin gücünüzü. Kuaför kestikten sonra heralde suratımdaki ağlak ifadeden olucak "ayda 1 cm uzar sac yani 2 senede 24 cm uzamış olucak" dedi. 2 sene miiiiiiiiiiiiiii??????? neyse en azından bir daha saçlarımı kestirmemeye karar verdim.

Bu sefer İst 'e gitme amacımız B'nin göz lazeriydi. Bir anda gözünü kararttı ve yaptırmaya karar verdi ama ben hala korkuyorum sanırım bi 2 sene daha beklicem saçlarım uzasın öyle çizdiricem gözlerimi. Lazer'i yapan doktor resmen Mehmet Öz'ün göz versiyonuydu; bozuk bir Türkçe, inanılmaz kendine güven fln... Bu arada Almanya 'dan turla gözlerini çizdirmeye gelen insanlar vardı. Zaten hastane elemanları da özellikle Almanca bilenlerinden seçilmiş. Gerçekten garip bir ortamdı neyse operasyon başarılı sonuç olarak. B görüyo, hala ışıktan rahatsız oluyor ama genel olarak iyi.. ışıktan rahatsız oluyor diyince biraz korktum acaba sarımsak göstersem de rahatsız olur mu???

İstanbul'da merak ettiğim bir sürü yerden 2sine gittim bu sefer. SPICE MARKET ve HAKKASAN. Spice Market W Hotel'in içindeki, Hakkasan ise Kanyon'da. Spice Market şöyle bir yer çok anlaşılmasa da : (foto netten) yemekler baya lezzetli, özellikle karabiberli karides, ızgara bonfile ve tatlı olarak coconut sütü içinde thai meyvaları gerçekten inanılmaz. Porsiyonlar çok küçük, doymak zor.

Hakkasan' a gelince bööyle bir şıklık var heryerde, bilmiyorum farklı bir yer Türkiye gibi değil pek ama servis ortam herşey baya iyi. Sadece tuvaletlerdeki lavabolarda eğimi pek hesaplayamamışlar, su bir türlü gitmiyor, orda birikiyor ve çok kötü bir görüntü oluyor. Bize yemek servisini yapan çekik bir genç erkekti, merak ettim nereli olduğunu sordum Kırgız'mış demek ki bize Japon veya Çinli diye yutturmak istediler haaa. Neyse yemekler de baya güzeldi aslında. Çalışanları dinleyip bir mısır çorbası içtim ve baya kötüydü hiçbir zaman füzyon mutfaklarda Acılı ekşili çorbadan şaşmamak gerektiğine karar verdim. Dim-sum fena değildi ama dumbling'i 1000 kere tercih ederim. Yaseminli et baya güzeldi. Ama asıl son nokta Pekin ördeğiydi, şimdiye kadar yediğim en iyisi olabilir belki de. Sevgili Hakkasan o kadar parayı bayıldıktan sonra bizi London Cab'iyle istediğimiz yere bıraktı. Peki oraya gidip o kadar para vermeye değer mi? Gazeteden okuduğum kadarıyla şimdi sinema öncesi fln diye belirli saat aralıklarında bir menu yapmışlar, içinde bir sürü şey var ve normalde ödeyeceğiniz fiyatın 3te 1ine fln geliyor. Sanırım o saatlerde gitmek daha mantıklı.Çünkü en azında 1 kere görmeye ve tatmaya kesin değer. Ben içmedim ama kokteyllerinin de çok güzel olduğunu söylediler.

evet sanırım Öznurcukta kalmak,arkadaşlarla konuşmak konuşmak, saçımı kestirmek ve güzel yemekler yemek dışında çarpıcı bir şey yapmamışım istanbulda. ama bir dahaki programımda kesinlikle mısır çarşısı var.

Monday, January 12, 2009

kuruyemişe, kuruyemişçilerde birşeyler almaya, kuru meyvelere, kabuklu olanların kabuklarını açmaya, içkiyle kuruyemiş yemeye, cola yla kuruyemiş yemeye bayılıyorum. bazen sadece kuruyemiş, meyve ve çikolatayla yaşayabileceğime inanıyorum.


Saturday, January 10, 2009

VICKY CRISTINA BARCELONA

Yine beğendim. Matchpoint 'imsi bir film zaten onu da beğemiştim. Barcelonaaa barcelonaa şarkıyı söyleyip duruyorum....

Tuesday, January 06, 2009

Ölü deniz
Ürdün Dead Sea denen yer meğersem dünyanın en alçak noktasıymış. Zaten Amman'dan dead sea'ye geçerken bitmek bilmeyen yokuşlar iniyorsunuz. Bu arada dead sea aslında bir sınır. Dead Sea denilen suyun (su diil aslında resmen tuzlu zeytinyağı, o kadar tuzlu ki içindeyken oturur pozisyonda gazete okunabiliyor) bir tarafı Ürdün bir tarafı İsrail. Yani biz otelde otururken karşı kıyıda direk İsrail'i görüyorduk. Tabi ki bunu yüzünden buraya girmek de öyle kolay değil, epey bir güvenlik kontrollerinden geçtikten sonra ancak bu bölgeye alınabiliyorsunuz.
Bekir Coşkun bugün şöyle yazmış insanoğlu için:

"Tanrı'nın yarattığı en güçlü ve en akıllı, ama tehlikeli, en korkunç, en zalim, en acımasız mahluk"

bu cümleye o kadar katılıyorum ki.. Bitsin artık bu savaş.

Monday, January 05, 2009

SLUMDOG MILLIONAIRE

fotoğraf makinamın aktarma kablosunu bulur bulmaz Ürdün resimlerini koymayı düşünüyorum ama birşeyi kaybedince o kadar sinirleniyorum ki ararsam aklıma gelicek diye aramamayı tercih ediyorum galiba unutmak için.

dün gece sonunda çok merak ettiğim Slumdog Millionaire' i seyrettim. TR'de vizyonda olmadığı için DVD sini bulup almıştım. Film oldukça güzeldi. Aslında bence bir aşk filmi genel olarak ama tabi ki başka şeyler de var filmde. Bütün filmi anlatmıyım burda ve herkes izlesin ve herkes benim gibi çocuk aktörlere hayran kalsın.

Asıl yönetmen THE BEACH ve TRAINSPOTTING'den tanıdığımız Danny Boyle amca ama bir de Hintli bir co-director var filmde. Eminim filmi sinemada izlesem daha fazla etkilenirdim çünkü hep öyle oluyor, evde DVD izlemek de güzel ama hiçbir zaman sinema gibi olamıyor işte. Sonuç olarak Slumdog Millionaire değişik ve izlenmesi gereken bir film diyorum ben.