Wednesday, October 27, 2010

people are strange

farkettim ki insanların birbirlerini suçlamaları çok kolaymış. bazen istemedikleri insanı hayatından kolayca çıkartıp suçu onun üstüne atarlarmış. her hafta insanları yargılamamaya karar veriyorum ama olmuyor nedense beceremedim hala.
arkadaşların olması güzel şey de. kimse birbirine anlayış göstermezse bu arkadaşlık değil ki. insanların arkadaş grupları ne zaman şekillenir acaba? bence lisede. sonrasında da olabilri tabi ama bi arkadaş grubuna çok fazla vakit ayıramıyorsun diye gruptan atılmak diye birşey var mıdır? kopuk kopuk yazıyorum ama kararlıyım öyle yazıcam.

gıcığım çünkü bugun.sabah 6 da kalktım sırf alman büyükelçiliğine erkenden gidebilmek için, yine de randevu saatinden 1 saat geç aldılar. o zaman randevu sistemi neden var acaba?


sevdiğim insanların çoğu uzakta. acaba ne uzakta olsam sevdiklerim burda olsa daha mı kolay olurdu?
mark zuckerberg' e helal olsun.
justin timberlake'e de helal olsun, o da iyi rol kesmiş.
Hurriyet Cumartesi ekini herkes okuyormuş anladığım kadarıyla. SİZ DE YAPABİLİRSİNİZ!! slogan ingilizceyken iyiydi de türkçe pek olmadı nedense.
TIMI YURO ve NINA SIMONE dinliyorum.

Monday, September 20, 2010

erken kalkmak mecburen işe gitmek mecburen mecburen mecburen..
istanbula taşınma fikri geldi de çattı artık. burama kadar geldi sabah 5 te uyanıp 7 uçağına binmekten sıtkım sıyrıldı. ohh en sevdiğim deyim olan "sıtkı sıyrılmak" ı da kullanmış oldum böylece.

you're such a pretty melodyyyyy

Friday, August 20, 2010

bi burnumu kırmadığım eksikti onu da yaptım...olsun belki de kaptanın dediği gibi "bazen küçük kazalar daha büyüklerinin olmasını engeller"
garip işlerle uğraşıyorum bazen zevkli bazen değil sanırım yeterli değil..
ankara çok sıcak, göcek çok sıcak, istanbul çok sıcak, bodrum çok sıcak....

bence her yıl yaşlanmak çok kötü ama her gün yaşlanmak daha da kötü..zaman çok çabuk geçti 2011 yılında ben üniversiteye gireli 10 sene geçmiş olucak 10 sene... herşey çok hızlı. ne saçmadır ki Tutamıyorum Zamanı isimli saçma şarkı bile anlamlı geldi hahaha.

Inception a gidicem bugun sonunda çok heycanlıyım.

when the rain begins to fall lalallalallalalalal

Thursday, June 17, 2010

sex and the city i çok çok severim her bölümünde ayrı eğlenirim. çoğu zaman friends dizisinden daha eğlenceli gelmiştir bana.repligler çok gerçekçidir karakterler harikadır, hersey gösterişlidir ama zaten dizi bunun için yapıldığı için o şımarıklık o gösteriş hiç rahatsız etmez beni. en azından aşk-ı memnu da olduğu gibi kimse sabah kahvaltısına gece kıyafetiyle gitmez. herneyse her bölümünü 100 kez izledim kısacası. Mr. big i hep sevdim, aidan ı sevdim ama biraz uyuz buldum, rus dan hiç ama hiç hoşlanmadım, berger ı da sevmedim. kızlardan da nedense charlotte a hep bi kıl oldum sanki öyle bir arkadaşım olsa hafif tartaklarmışım gibi hissettim. sex and the city hakkındaki görüşlerim ilk filmden sonra da aynen devam etti. film tam beklediğim gibiydi gayet boş ama gayet eğlenceli. sonraaa gün geldi ve 2. film sex and the city 2 vizyona olaylı bir şekilde girdi. türkiyeye gelicek gelmicek tartışmaları sürerken cinebonus dan gelen "bu hafta vizyonda" mesajıyla b'yle beraber 9.30 matinesinde bulduk kendimizi. evt b sex and the city e bayılıyor diyebilirim. ama film tam bir FELAKET. genelde gece gittiğim ve begşenmediğim filmlerin 2. yarısında uyurum. bunda uyumadım bir şekilde izledim ama tam bir çocuk filmiydi saçmasapan espriler gereksiz hollywood filmi sahneleri(karaoke), eski komedi filmlerindeki kovalamacalar... off offf daha ne diyim, dizideki herhangi bir bölüm bu filmden çok daha güzeldi. şimdi bilemedim acaba 3uncuyu çekseler de diziyi bu felaketle bitirmeseler mi yoksa 3uncude daha da mı saçmalarlar. yine de gidin kendi gözlerinizle görün...



Wednesday, June 02, 2010

garance bunu koymuş. yazı bir hoşuma gitti

Tuesday, May 11, 2010





pek adil bi dunyada yasamadıgımızı A SINGLE MAN i izledikten sonra bir kez daha anladım sanırım.




bir şnsanın çok fazla şeyde başarılı olması biraz gıcık edici değil mi? kıskanıyorum ama takdir de ediyorum. filmi izlerken çok da etkileyici olduğunun farkına varmamıştım ama bütün gece rüyamda da filmi gorunce farkettim ki VAY BEEEE... aslında konu da belki de pek birşey yok, olay da olmuyor cok fazla ama sonu sanırım cok etkiledi beni. pekiii sorum şudur ki neden o zayıf ama kaslı erkek mankenler oynuyor filmde? görür görmez manken olduğunu ve film dünyasına ait olmadığını anlıyorsun sanki.


herneyse bu gittiğimde science museum u gezdim. ilk bilgisayarın bir oda kadar olduğunu gördüm, çok eğlendim, konsere gitmedim, yeterli miktarda kokteyl içtim, hatta yemek bile yaptım, ah nehir kenarı çok güzeldi, holland park ta yattım, kayboldum bana laf anlatmak şsteyen birinden korktum depar atarak eve koştum. ama yarın olsa yine gitsem hemen özledim. bence "gozden ırak gonulden ırak" kız arkadaslar arasında olmuyor. bu atasozunu de değiştirmeye karar verdim o yuzden.


Monday, March 29, 2010

berrocum uzulme gecıcek..

Sunday, March 28, 2010

dün cumartesi
ankaranın 100 yıllık cafesi cafemize gittim arada gidiyorum ama bi türlü sevemiyorum. prenses dekorasyonu rahatsız edici. ama musambayla orttukleri winter garden havasındaki sigara içilen bölüm hoşuma gitti. yemeklerindeyse bence bi numara yok.

aksam KOMŞU diye bir yunan meyhanesinde dogumgunu. orası da hmm meyhane sevenler için güzel bence meandros ta sarkı soyleyen kızcagız söylüyor. ıssız adam sarkıları fln işte beklendik..

sonra ipkisler tabi ki. ohhh ankara manzaralı evlerine bayılıyorum yeme de yanında yat ama bi de wasabi li çerezleri çıkarınca meydana hem ye hem yat...


asıl kucukken muhtemelen orta 1 veya 2 deyken


TOO MUCH LOVE WILL KILL YOU dinlerken ağlıyor olmama ne demeli?


ne love ı ne too much ı o yaşta yahu
iclal aydın ve tuna kiremitçi yi bir kere daha gazetede görürsem bir daha gazete almıyorum..

pazar sabah

internetten radyo eksen

sigara böreğı?

Friday, March 26, 2010

niye agzıma takıldı ki. böyle bir ruh hali içinde de değilim halbu ki...ama sürekli



GET ME AWAY FROM HERE I'M DYING



olsun şarkı güzel o da yeter.

Friday, February 05, 2010

insanlar farklı olmaya çalışmanın ne kadar klişe olduğunun ne zaman farkına varıcak acaba?

Thursday, February 04, 2010

Thursday, January 28, 2010

en güzel parfüm daha üretilmedi bence bu kadar zor olmasa gerek ya. işim koku bulmak olsa cok mutlu bi insan olurmuşum. hem de bir suru insanın derdine deva olurmuşum. her sevdiğim parfum sonrasında ya yeterli gelmiyor ya da bayıyor. neden üretilmedi hala benim parfumum. LOLA yı hala seviyorum ama o da yetmeyen parfum kategorisine dogru gitmek uzere... filan falan.

Wednesday, January 27, 2010

sanıyorum emrah beni uyarmıştı. Blog camiasına güvenme demişti. Her post a 100lerce comment alacağına, seni şöhret yapacağına söz verir ama sonra bi bakarsın 4 sene geçmiş gençliğini almış bu camia demişti. dinlemedim ah ah ah ah bu kafam ah.. allahtan böle umutlarla girmedim buraya yoksa üzerlermiş beni..

Tuesday, January 26, 2010

As good as it gets
1st 12, red..

son zamanlarda izlediklerimin beğenime göre sırası :

1. Soul Kitchen
2. Sherlock Holmes (hikaye zayıf kalmış sanki ama Rober Downey Jr. takdire şayan..)
3. Avatar
4. Julie and Julia (ki bence kesinlikle Meryl Streep iyi oyunculuk yapsın die yapılmış bir film)
5. Where are the Morgans? (baya kötüydü diyebilirim ama işte Hugh Grant ve o ingiliz aksanını kaçırmak istemedim)

Thursday, January 21, 2010

yazmam gerekenler var ama şunu yazmadan edemeyeceğim. Dün Saadettin Saran'ı gördüm ve karar verdim kiHülya Avşar eline almış Action Man 'i bir büyücüye gitmiş demiş ki "Al bu bebeği canlandır hem tipi aynı bu olsun hem de beni çekebilme özelliği olsun"demiş..

Tuesday, January 12, 2010


gittim gidicem derken pazar günü SOUL KITCHEN a gittim ama hemen tekrar gitmek sitiyorum kesin kaçırdığım bir sürü ayrntı var. farkettim ki tam bir tarzı olmayan filmlere bayılıyorum yani komedi desen değil, dram desen değil, macera da değil ama hepsinden biraz var ama VAR. Film öyle bir havaya soktu ki beni sanki film izliyor gibi değil de biri bana başına gelen olayları anlatıyor ben de kafamda canlandırıyormuşum gibi, çok acayip.


geçen hafta iş için istanbuldaydım hava 18 dereceydi.

arabalar için yapılan kapanlara takıldım istanbulda ve 3500 metre havalanıp yere düştüm dizim parçalandı en son aynı yarayı 10 yaşındayken görmüştüm dizimde o kadar çirkin ki...

bu da yetmedi cumartesi günü gece dışarda her zaman gittiğimiz yerde yüksek topuklarımla merdivenlere takınldım ve yine düştüm. yahu oraya kaçıncı gidişin orda basamak olduğunu da biliyorsun. peki hadi düştün tanımadığın insanların pantolonuna niye tutunuyorsun..neyse...