Friday, October 27, 2006

CONSTANTINAPOL
bayram tatili de bitti.. ve şu an tatil anlamında hiçbi amacım yok yani yakınlarda hevesle beklediğim bi tatil yok çok üzücü.. ama en azından bu tatilimi süper geçirdim..
istanbul bu sefer daha da güzel geldi bana.fotolar da gelince daha güzel anlatabilicem ama henüz yoklar zaten fotoğraf makinamızı unuttuğumuz için sadece 2 MPlik telefonumun kamerasıyla idare edeceğiz. istanbul mu dedin?? işte aynen şöyleydi:

yolculuk
közde patlıcan ve dolma
pek de sevmem aslında alış-verişi ama:) (kanyonun mimarisine hayranım gerçekten)
friday's ( jack daniels lı biftek ve fajita... muhteşem)
şükrü saraçoğlu fb - kayseri (evet ben bi galatasaraylıyım)
jumbo hamburger ( anadolu tarafında şaşkın bakkal tarafları sanırsam mayonez, hardal kendi yapımları ve patates kızartması tam anne patatesi tadında)
ortaköy tavla ve B'nin 4-1 malubiyeti ( son oyuna vakit kalmamıştı)
vapur büyük ada
levrek (hmmm..)
bisiklet - fayton
vapur ve Ürdün'lü yeni arkadaşlarımız
kanyon sinema HOKKABAZ ( beklediğimden çok daha kötüydü )
Sultanahmet' de Sultanahmet köftesi - Ayasofya
GO MONGO ( Moğol restoranı sistem süper size bi kase veriolar ve içiniz istediğiniz et ve sebzeyle dolduruyosun başka bi kaseye de noodle, sos ve baharat sonra şef bunları pişiriyo sizin için yani her gittiğinde değişik bişi yiyebiliosun harika diil mi??)
brz gece yerleri
arnavutköy yokuşu ( kaşarlı antrikot)
yolculuk...........

Thursday, October 19, 2006

kırmızı - yeşil

bir günde en çok elma yiyen kız yarışmasına katılmak istiyorum.. Şu aralar günde 5 tane büyük elma fln yiyorum ama bu da kendimi durduğum için yoksa eminim çok daha fazlasını yiyebilirim. Yeşil kırmızı hiç farketmez. Bu kadar güzel bi meyva olabilir mi?? hmm bi de şeftali var ama onu böyle yolda yürürken, araba kullanırken ısırarak rahatça yiyemiyorum. Şu an saat sabah 11:30 ve ben şimdiden 2 tane yedim bile. Bu aralar amacım çantamda 5-6 tane elmayla gezip her canım istediği anda çıkarıp yemek. Bir zararı var mıdır acaba bu kadarının? okuldaki odamda bi elma ağacı yetiştirmeyi mi denesem acaba. yoksa oldu olucak ben de Chris-Gwyneth çifti gibi çocuğumun adını "elma" mı koysam.bi elma hakkında ancak bu kadar konuşabilinirdi di mi? biliyorum ....

Tuesday, October 17, 2006

fatigue

çok acaip bişi bu yorgunluk ayak parmaklarından başlıyo sanki saç uçlarına kadar ..sürekli yere paralel olma isteği. bu yaşta bu kadar olmamalı mı acaba kendimi yaşlı hissediyorum. son 2 senedir büyümeyi reddediyordum hep direk yaşlanmaya mı geçtim yoksa? ben hep çocuk kalır mıyım acaba? ama genç ruhlu olduğunu söyleyenlerden de pek hoşlanmam. cidden çocuk kalmak hiç olgunlaşmamak zaralıdır heralde. en azından etrafındakilere zararlıdır.anneme zararlı olacağı kesin.
bu bengal de çok yorgun gözükmüyor mu?

Friday, October 13, 2006

rhona mpuka

evet artık bizim de bir NOBEL imiz var!!

Wednesday, October 11, 2006


ABAQUS














işte benim uğraştığım -finite element modellemeleri- bunlar..resimdeki programın adı ABAQUS. bu yaptığım modellerden sadece biri ne kadar karmaşık di mi.. bazen gerçek şeylerle uğraşan insanlara o kadar özeniyorum ki.. yani gerçek derken dolaylı yoldan diil de direk olarak hayatımı etkileyecek şeyler yapmak istiyorum. benim yaptığım en gerçek şey; bu modelin gerçeğini laboratuarda denemek..sonra bekle de bu taşın etrafta olduğu bi tünel yapılacak olsun benim modellediğim şekilde içinde çatlak olsun filan falan...

bu akşam 6 kişye yemek yapmam lazım ve ben ne kadar inkar etsem de çok da marifetli bi insan diilim galiba. Aslında yeptığım şeyler güzel oluyor ama genelde yapmıyorum. işte bugün güzel şeyler yapıp B'yi utandırmam gerekiyo yoksa hayatı boyunca bunu söyleyecek biliyorum.


demirimi kendi çabalarımla 7'den 10'a yükseltmişim ama üst sınırın 336 olduğunu düşünürsek sanırım hala anemik im ben..ama iştah açan demir haplarından almayı kesinlikle reddediyorum gerekirse demiri çiğnerim de o hapları almam iştahımın biraz daha açıldığını düşünmek istemiyorum.

Tuesday, October 10, 2006

paRis
resimlere bakarken geçen seneki fransa macerasından komik bişi aklıma geldi pariste çok acıktığımız bi anda önce etrafa bakıp sonra gözgöze gelmemizle kendimizi Mc Donald's da bulmamız.. Ama E ve ben inatla burda yiyemeyecegimiz birseyler aramaya bi sure daha devam etmistik. Sonra son çareyi Big Mac'in adını LE BIG MAC olarak değiştirmekte bulduk.






bu resime çok yakından bakılırsa polka yaptığımız biraz olsun gözüküyo.













yine konudan konuya atlayacağım ama söylemem lazım geçen hafta Swingle Singers konseri gerçekten çok acaipti bi insan topluluğundan o sesler çıkamaz ki..
Hele grubun kel ve ince director u bas gitar taklidiyle The White Stripes çalarken inanılmazdı.

Haftasonu evli ve duzenli bi hayatı olan ablamda butun haftasonunu geçirmemle geçti. Umarım o da kocasından çok beni görmekten memnundur...

Tenis derslerim başladı sonunda bu sefer sonuna kadar devam edicem... Gerçekten..







Wednesday, October 04, 2006

FIZYOGYM
adını bile ilk defa duyduğum bir spora yazıldım hadi hayırlısı..umarım saşmasapan bişey değildir.yine her şeye saldırma zamanım geldi galiba.herşeyi yapmak istiyorum tenis oynayayım,squash oynanayım,tango yapayım,resim yapayım,capoeira ya gidiyim(evet bi ara onu bile denedim) sonra sene sonuna dogru nerdeyse hepsini bırakmıs oluyorum maymun iştahlılık buna deniyordu galiba..

dun gece eve dondugumde tv'de ETERNAL SUNSHINE OF THE SPOTLESS MIND 'ı görünce acayip sevindim çünkü o da izlemek isteyip bi türlü izleyemediğim filmler sıralamasındaydı hatta başlardaydı. genelde herkesin beğendiği filmleri,best seller kitapları pek beğenmem ama bu bi önyargı diil yani hakkaten genelde bana hitap etmiyorlar ama bu film gayet güzeldi yani en azından etkileyiciydi. Charlie Kaufman senaryosu yine beni pek şaşırtmadı.